Avukatlara yönelik yargı baskısının sebep ve sonuçlarının araştırılmasına ilişkin önergemiz

Avukatlara yönelik yargı baskısının sebep ve sonuçlarının araştırılması ile alınacak önlemelerin tespiti amacıyla Adana Milletvekilimiz Meral Danış Beştaş tarafından verilen araştırma önergesi:

GEREKÇE

Son dönemde artan baskı ortamı avukatları da içine alan geniş bir sarmala dönüşmüş durumdadır. Tutuklu gazeteciler ile başlayan süreç akademisyenler, öğrenciler, siyasetçiler, dokunulmazlıkları bulunan milletvekillerini içine almış sıra avukatlara da gelmiştir.Gelinen aşamada savunma makamını temsil eden avukatların; yargı baskısı ile pasifize edilmeye ve görevlerini yaptırmamaya dönük bir tercih ile karşı karşıya oldukları açıktır.

Hâkim ve savcıların tutuklanma tehdidi ile görev yaptığı, yüzlerce gazetecinin, siyasetçilerin, milletvekillerinin, akademisyenlerin, kamu emekçilerinin cezaevinde olduğu bir ülke gerçekliğinde savunma da bu haksız gözaltı ve tutuklamalardan ayrı tutulmamıştır. Sayıları 500 civarında olduğu ifade edilen avukat halihazırda cezaevindedir. Demokrasinin rafa kalktığı, düşünce ve ifade hürriyetinin olmadığına dair temel kriter olarak dillendirilen tutuklu gazeteci sayısına ilişkin yapılan atıflar artık avukatlar için de söz konusu olmaya başlamıştır.

Diğer yandan avukatlar üzerindeki baskı aracı sadece gözaltı ve cezaevi tehdidi değil, OHAL ile gündeme gelen savunma görevlerine de ilişkindir. Örneğin CMK- 149. maddesine göre seçilen veya 150. maddesine göre görevlendirilen müdafi, hakkında bu maddede sayılan suçlar nedeniyle soruşturma ya da kovuşturma bulunması halinde müdafilik görevini üstlenmektenyasaklanabilecektir. Yine KHK ile avukatların gözaltı işlemleri kolaylaştırılmış, avukat bürolarındaki aramalarda savcının bulunma zorunluluğu kaldırılmıştır. Bilgisayar ve kütüklerinin kopyalanması uzun sürecekse el konulabilmesi mümkün hale gelmiştir. Avukatların gözaltına alınmalarını kolaylaştıran düzenlemelerin yanı sıra duruşmalardan azade tutulmaları, dosya üzerine konulan gizlilik kararları gibi uygulamalarla cezaevi dışında da avukatlar baskı altında tutulmak istenmektedir.

Tüm bu uygulama ve düzenlemeler; kuşkusuz avukatları susturmak ve “makul avukat” yahut “uyumlu avukat” konumuna getirerek hukuka aykırılıkları gizleme amacına hizmet etmektedir. Hükümetin “makul avukat” projeleri her alanda devam etmekte olup bir başka düzenleme de Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü’nün web sitesinde görüşe açılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağının ilgili hükmünce  “hâkime, gördüğü bir davada, davanın avukatını salondan ve bütün davadan uzaklaştırma yetkisi” verilmesine ilişkindir. Yani avukatın bir disiplin suçu işleyerek duruşmanın ertelenmesine yol açması halinde (takdir yetkisi duruşma hâkiminde olmak üzere) avukat salon dışına çıkarılırken o davanın da avukatsız devam ettirilmesi önerilmektedir. Kuşkusuz hükümetin tüm bu düzenlemeleri kendi güdümlerinde, kendilerine memur edilen hâkim ve savcı ile eşgüdüm içerisinde çalışacak bir tür memur avukat tahayyülünün bir neticesidir. Ancak bu yöntemlerin bir diğer boyutu da yurttaşın savunma hakkının yok sayılması anlamına gelmektedir ki bu çok daha vahimdir.

Avukatların tutuklanması, tutuklanma tehdidi ile boyun eğdirme çabaları, hatta gözaltında bulunan avukatlara ters kelepçe, darp gibi onur kırıcı muamelelerde bulunulması, KHK ile avukatların gözaltına alınma işlemlerinin kolaylaştırılmasının yanı sıra hâkimlere avukatı görevden men yetkisinin son derece hadsiz bir biçimde bütün davalara sirayet ettirilme çabaları hukuk devleti ilkesinden vazgeçildiğinin bir diğer ifadesidir. Savunma makamını temsil eden avukatlar, mevcut durumda hukuk ilkelerinin tek savunucusu ve gerçek adaletin yol göstericisi durumundadırlar. Bu nedenle avukatlara yönelik yargı baskısının mevcut hukuksuzlukların üzerini örtme çabası olduğu da açıktır. Savunma hakkının kısıtlanması ile hukuk dışı kararların artması muhtemel; bu kararların denetimden azade tutulacağı da aşikârdır.

Bu itibarla parlamento çatısı altında savunmaya yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonları başta olmak üzere avukatlık mesleğinin ifa edilmesine yönelik getirilen sınırlandırmaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gereklilik arzetmektedir. Zira savunma makamını temsil eden avukatlara yönelik bu uygulama ve düzenlemelerin aynı zamanda bireyin savunma hakkına yönelik olduğu da unutulmamalı ve avukatların mesleklerini bağımsız bir biçimde ifa etmelerinin koşulları sağlanmalıdır. Bu nedenle bir meclis araştırması açılarak tutuklu avukatların durumu başta olmak üzere avukatlara yönelik baskının boyutları, sebep ve sonuçları ile birlikte bütünen değerlendirilmeli ve alınacak önlemler tespit edilmelidir.

1 Kasım 2017