Eğitim Bakanı hakkında gensoru önergesi


AKP hükümetleri 14 yılda eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine, siyasal iktidarlarına hizmet edecek ve büyük oranda piyasalaşmış bir eğitim sistemini hayata geçirme konunda büyük bir yol almış durumdadır. Bu anlamda AKP hükümetleri tarafından ideolojik, politik ve neoliberal müdahalelere en fazla maruz kalan alanların başında eğitim iş kolu gelmektedir.

Özellikle 2015-2016 eğitim öğretim yılının başından bugüne kadar sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerde yürütülen politikalar sonucu yüzbinlerce öğrenci, on binlerce eğitim emekçisi açısından telafisi imkânsız hak kayıpları yaşanmıştır. Eğitim 12 yıl zorunlu olması, kesintisiz bir süreç olarak işletilmesi, tüm öğrencilerin eşitlik ilkesi çerçevesinde eğitime fiziksel ve ekonomik olarak erişim hakkını erişmesi devletin asli görevi olmasına rağmen ülkenin bir bölümünde eğitim tamamen durmuştur. 300 binden fazla öğrencinin eğitime erişim hakkı doğrudan ortadan kalmıştır. Eğitim öğretime Anayasaya, AİHS ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesine ve ilgili ulusal mevzuata aykırı bir şekilde süresiz ve öngörülmez şekilde ara verilmiştir. Sekizinci ve on ikinci sınıfta olan on binlerce öğrencisinin merkezi sınavlara girme hakları ellerinden alınmıştır. 

Sayın İsmet Yılmaz’ın Milli Eğitim Bakanlığı görevini devraldığı günden bugüne kadar  bu sorunu çözmek yerine çözümsüz bırakarak sorunun daha da derinleşmesine neden olmuştur. Özellikle 15 Temmuz sonrası uyguladığı politikalar ile de eğitimin içinde bulunduğu sorunlu hale kaotik bir boyut katmıştır. 

1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı OHAL KHK’si ile Darbe girişimi ve paralel yapı ile ilişkisi somut bir şekilde ortaya konulmadan, yargılama aşamasında değerlendirilecek olan somut delil tartışması yapılmadan,  adli ve idari soruşturma süreçleri sağlıklı bir şekilde işletilmeden 1,5 ay gibi kısa bir sürede 28 bin 163’ü öğretmen kamu görevinden ihraç edildi. Bu ihraçlar yapılırken darbe ile hiçbir şekilde ilişkisi olmayan çok sayıda muhalif ve demokrat eğitim emekçisi kimliğinden, siyasal düşüncesinden, yaşam tarzından ve sendikal faaliyetlerinden kaynaklı olarak görevden alındı. Bu ihraçların hemen ardından 8 Eylül’de ise 11.301 öğretmen sadece sendikal faaliyetleri nedeniyle açığa alındı. 1 milyondan fazla öğrenci 2016-2017 eğitim öğretim yılına öğretmensiz olarak başladı. 

Açığa alınan eğitim emekçilerinin bugüne kadar her zaman ve her platformda yanlış eğitim politikaları karşısında durmuş bilimsel, laik, anadilinde, parasız ve çoğulcu eğitimin savunucusu olan eğitimciler olduğu bilinmektedir.  AKP bu uygulama ile aynı zamanda eğitimden bu düşünceleri de tasfiye etmek istediğini bir kez daha göstermiştir. 

15 Temmuzdan bugüne ihraç edilen ve açığa alınan öğretmen sayısı 40 binin üzerindedir. Görevden almalar ile AKP aynı zamanda kadrolaşma için iktidarına muazzam bir zemin oluşturmuştur. Yapılan ilk icraatlardan biri mülakat ile sözleşmeli öğretmenliğin OHAL KHK’si ile yasalaştırılması olmuştur.

Hükümetin mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik uygulamasında teme iki amacı kadrolaşmak ve eğitimde güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmaktır.   

Türkiye tarihi boyunca mülakat adam kayırma ve kadrolaşma ile özdeştir. Yakın tarihimiz bu durumun sayısız örnekleri ile doludur. Sözleşmeli öğretmen mülakatlarında liyakat değil AKP iktidarına sadakat ölçülmektedir. Darbe fırsatçılığı yaparak bir yandan mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik uygulaması ile güvencesiz istihdamı eğitim alanına yerleştiren ve sadece kendilerine hizmet edecek kişileri istihdam etme arzusu taşıyan hükümet, bu niyetini sözleşmeli öğretmenlik mülakatında açıkça gözler önüne sermiştir. 

AKP hükümetinin eğitim sistemindeki son hezeyanlarından biri proje okul anlayışı olmuştur. Türkiye’nin en köklü okullarının proje okul adı altında dönüştürülmeye çalışılması ve AKP’nin genel iktisadi, siyasal ideolojisine koşulmaya çalışılması çok sayıda haklı protestoya neden olmaktadır.

Eğitim ile hiçbir alakası olmayan siyasi saikler ile sorulan sorular karşında Sayın İsmet Yılmaz   “… mülakatın sağlığına ve doğruluğuna halel getirmez... cevap versin ne var ki?...”  şeklindeki açıklamaları ile bu durumu açıkça meşrulaştırmıştır.  

15 Temmuz sonrası eğitim alanında yaşanan gelişmeler karşısında meclis gerekli sorumluluğu almadığı takdirde yakın bir zamanda AKP’li olmayan tüm eğitim emekçileri tasfiye edilecek ve AKP eğitimde kamusal, parasız, bilimsel, laik, demokratik değerleri tamamen ortadan kaldırarak bu alanda amaçladığı ideolojik dönüşümün son aşamasını hayata geçirecektir. 


Çağlar Demirel & İdris BALUKEN
HDP Grup Başkanvekilleri                                                                 
Diyarbakır Milletvekilleri                                                                  

12 Ekim 2016