İktidar mahkeme ve yargıçlara taleplerini zorla kabul ettiriyor

Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın da bulunduğu 17 meslektaşımız bir yıldan fazla bir süre boyunca hukuka aykırı şekilde cezaevinde tutulmuş, yargılamalarının yapıldığı İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada haklarındaki iddianamenin siyasi taleplerden ibaret olduğu açıkça ortaya konulmuş ve mahkeme heyeti beş günlük yargılamanın son günü olan 14.09.2018 Cuma günü saat 22:00 civarında atılı bulunan suç vasfının değişmesi ihtimaline, AİHM’in uzun tutukluluk ile ilgili kararlarına ve sanıkların avukat olmalarına da dikkat çekilerek tahliyelerine karar vermiştir. 15.09.2018 Cumartesi sabahı serbest kalan meslektaşlarımız hakkında, üzerinden 12 saat geçmeden, aynı mahkeme heyeti tarafından, tekrar tutuklama emri çıkartılmıştır. Mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan meslektaşlarımız, avukatları olmaksızın, tefhim yapılmadan, polis zoru ile darp edilerek, beyanları dahi alınmadan tekrar tutuklanmışlardır. Savunma hakkı ve kurumu meslektaşlarımız şahsında cezalandırılmıştır.

Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın mahkeme kararı nedeniyle adliyeye kendiliğinden gitmesi üzerine bile mahkeme heyeti “kaçma şüphesi” gerekçesiyle Kozağaçlı’nın kolluk tarafından gözaltına alınmasını talep etmiş, gözaltına alındıktan bir gün sonra ise rapor alarak mahkemeye çıkmayan heyet yerine başka bir heyet Kozağaçlı’nın tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama gerekçesi olarak sunulan savcının itirazı müessesi 696 sayılı OHAL KHK’sinin 93. maddesiyle, CMK’nın 104/2 maddesindeki “Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir” ifadesindeki “ret kararına” ibaresi, “bu kararlara” olarak değiştirilmesi ve meclisten geçirilerek yasalaştırılması hükmüne dayandırılmıştır.

Anayasa’ya açıkça aykırı olan bu müessese ile “yargılamanın mahkemece yapıldığı” ilkesi askıya alınmış, cumhuriyet savcıları eli ile mahkemeler üzerinde baskı kurma yasalaştırılmıştır.

Geçmiş dönemde milletvekillerimizden İdris Baluken, Meral Danış, Ayhan Bilgen, Ferhat Encü, Besime Konca ve avukat Taner Kılıç dosyalarında usule aykırı şekilde fiilen uygulanan kanunsuz bu yöntem OHAL’de düzenlenerek, kalıcı hale getirilmiştir. 

Siyasi iktidar savcılık baskısı ile zapturapt altına aldığı mahkeme ve yargıçlara taleplerini zorla kabul ettirmektedir. Yargıç güvencesi olmadığı için yargıçlar emniyet üzerinden, istihbarat üzerinden kendilerine iletilen talimatları uygulamak zorunda bırakılmaktadır. 2018 Türkiye’sinde darbe dönemlerinin tüm pratikleri yaşanmakta, emniyet güçleri duruşma salonlarında gövde gösterisi yapmakta, siyasi iktidarın savunmanlığını yapan savcılar mahkemeleri baskılamaktadır.

Bu hukuksuzluk karşısında HSK’nın resen ve derhal soruşturma yapması, Adalet Bakanı’nın bu hukuksuzluklar karşısında istifa etmesi gerekmektedir. Ülkede yargıç güvencesi acilen sağlanmalı, yargı erki yürütmeden ekonomik ve siyasi olarak tamamen bağımsız olması sağlanmalıdır.

Ayşe Acar Başaran
Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü
18 Eylül 2018