
Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş medyadaki tekçiliğin, demokrasi açısından yaratacağı sorunların tüm boyutlarıyla araştırılması ve çoğulcu medya koşullarının yaratılması için yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla bir araştırma önergesi hazırladı. Önerge şu şekilde:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Demokrasinin vazgeçilmez bir parçası olan çoğulcu medyanın OHAL/KHK rejimi doğrultusunda devreye konulan kapatma, el koyma ve satış baskısıyla ele geçirme gibi anti demokratik yöntemlerle tek sesliliğe/tekçi medyaya dönüştürülmesinin demokratik sistem ve toplum düzeni açısından yaratacağı tehlikelerin araştırılması ve bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
GEREKÇE
Çoğulcu medya, basın özgürlüğü ve tarafsız yayıncılık demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesi açısından önemli bir unsur olup, insan haklarına dayalı, çoğulcu demokratik bir toplumun gerçekleşmesi yolunda önemli yapı taşlarından birini oluşturmaktadır.
Özellikle Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli çoğulcu yapısı gözetildiğinde çoğulcu medya, çok seslilik demokratik yaşamın vazgeçilmez bir gerekliliğidir. Bu aynı zamanda sistemin ve iktidarın kamuoyu aracılığıyla denetlenebilirliliği, hesap sorulabilirliliği ve şeffaflık açısından da elzemdir.
Türkiye’de çoğulcu medya, çok seslilik, muhalif özgür yayıncılık her zaman tehdit ve tehlike altında olmuştur. İktidara gelen her yönetim ilk icraat olarak ülkedeki medyayı, tüm basın yayın alanını kontrol ve baskı altına alma yoluna gitmiştir. Böylece medya aracılığıyla kendisinden hesap sorulmasını, icraatlarının denetlenmesini engellemeye çalışmıştır.
Özellikle özgür muhalif basın bu saldırıların ilk hedefi olmuştur. Gazete, dergi, televizyon, radyo, hatta kitaplara ve mizah dergilerine varıncaya kadar tüm muhalif yayınlar sansür, kapatma, toplatma, el koyma, gözaltı ve tutuklama gibi anti demokratik baskı süreçleriyle karşı karşıya bırakılmıştır.
Bunun dışındaki ana akım medya kuruluşlarının yayınları ise sermaye ilişkisi üzerinden iktidarın kontrolü altına alınmıştır. Medya sektörünün sermayeyle ilişkisi iktidarın, sistemin kontrolü altında yayın faaliyetini sürdürme sürecini kolaylaştıran en önemli etken olmuştur.
Türkiye’de bütün alanlarda olduğu gibi medya sektöründe de yeniden bir dizayn süreci hızlı bir biçimde ilerlemektedir. Bu dizayn ve tahkimat içerisinde ana akım medya kanallarının tamamı siyasi iktidarın kontrolü altına alındı.
Muhalif mecradaki yayınlar ise, 20 Temmuz 2015’te devreye konulan OHAL/KHK rejimiyle bir bir kapatılarak susturuldu. OHAL kapsamında muhalif yayın yapan 33 televizyon kanalı, 37 radyo, onlarca gazete, dergi, haber ajansı kapatıldı. Böylece iktidarın icraatlarını sorgulayan, denetleyen, kamu adına hesap soran yayıncılık faaliyetinde bir dönem sona erdirildi.
En son Doğan Grubu’nun satış yoluyla el değiştirmesi Türkiye’deki medya sektörünün tahkimatı sürecinin son aşaması oldu.
Böylece Türkiye’de artık özgür, bağımsız, çok sesli medya düzeninden iktidar merkezli “havuz medya” sisteminin tamamen kurumsallaştırılması sürecine geçiş tamamlanmış oldu. “Medyayı kontrol altına alan ülkeyi de toplumu da kontrol altına alır” tezi artık gerçeğe dönüşmüş durumdadır.
Onlarca televizyonu ve gazetesi bulunan bir siyasi iktidardan ya da iktidarı olan bir medya yapılanmasından söz etmek bugünkü tabloyu en doğru şekilde özetler.
Çoğulcu medyadan, tekçi medyaya geçiş olarak tarihteki yerini alacak alan bu yeni iktidar medyası düzeni; demokratik sistem, çoğulcu yaşam ve demokratik toplum düzeni açısından son derece tehlikeli bir sürece işaret etmektedir.
Bu yeni tekçi medya dizaynıyla birlikte bundan sonra toplumun hakikate ulaşması, objektif yayıncılığa erişmesi, haber alma hakkı özgürlüğünü kullanabilmesi mümkün olmayacaktır.
Yazılı, görsel tüm basın yayın organlarında sadece iktidarın politikaları, sözleri, açıklamaları görülecek, duyulacak, izlenecektir. İktidar topluma neyi sunmak isterse kontrolündeki medya da bu algı yönetme ve toplumsal hafızayı sürekli dez-enformasyonla enterfere etme sürecini yürütecektir.
Düşünmeyen, sorgulamayan, hesap sormayan bir toplum düzenini oluşturmayı hedefleyen tekçi medya sistemine geçiş, sivil toplumun, demokratik yaşamın kuşatılması, kontrol altına alınması sürecini hızlandıracak, ne olup bittiği öğrenilemeyeceği için sistem ve iktidar denetlenemeyeceğinden ülke hızla kapalı bir rejime doğru ilerleyecektir.
Medyadaki tekçiliğin demokrasi açısından yaratacağı sorunların tüm boyutlarıyla araştırılması ve çoğulcu medya koşullarının yaratılması için yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir Meclis Araştırması açılması elzemdir.
28 Mart 2018