Ağrı Milletvekilimiz Berdan Öztürk'ün AKP döneminde sistematik hale gelen çocuk istismarının incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması için verdiği araştırma önergesi:
GEREKÇE
22 Temmuz 2017 tarihinde Vekili bulunduğum Ağrı ilinde 9 yaşındaki U.P. adlı erkek çocuğun tecavüze uğradığı ile ilgili basına yansıyan haberlerde, Ağrı İmam Buhari Yatılı Erkek Kuran Kursu’nda kalan 9 yaşındaki U.P’nin Kuran hocası olan 17 yaşındaki Y.K.’nin tecavüzüne uğradığı ve yaklaşık üç ay önce meydana gelen olayın yetkililer tarafından örtbas edildiği anlaşılmıştır.
Yetim kaldığı için yurda verilen U.P adlı çocuğumuzun verdiği beyanata göre kendisine tecavüz eden Y.K ile bir yıldır aynı kursta kaldığını ve tecavüz vakasının birden fazla kez gerçekleştiğini belirtmiştir. Olay açığa çıktıktan sonra Y.K’nın apar topar tutuklanarak cezaevine gönderildiğini ama Y.K dışında hiçbir kurs görevlisi hakkında adli ve idari bir soruşturma açılmadığı da bilgimiz dâhilindedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün çocuk istismarınışöyle tanımlamıştır:“Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen; bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm davranışlara Çocuk İstismarı”denilmektedir.
Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor. Bu da şu anlama geliyor. Türkiye’de günde 21 çocuğun yani yaklaşık olarak her bir saatte bir çocuğun cinsel istismara uğradığını göstermektedir.
“‘Çocuk Seks İşçiliği, Çocuk Pornografisi ve Seks Amacıyla Çocuk Ticaretine Son Ağı’ (ECPAT ) 2015 yılı Türkiye Raporuna göre; çocuklar, Türkiye’de cinsel şiddete en fazla maruz kalan grubu oluşturuyor. Türkiye’deki cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı işleniyor. Türkiye, cinsel istismar amacıyla insan ticareti ve çocuk evlilikleri nedeniyle, Küresel Kölelik Endeksi’nde modern köle sayısında da Avrupa’da birinci konumunda yer alıyor.”
Çocuklara yönelik cinsel istismarın bu denli yaygın ve sistematik olmasının altında yatan nedenler AKP’nin 15 yıllık iktidarından azade değerlendirilemez. Üretim ve bölüşüm ilişkilerinde zenginliğin ve yoksulluğun uçlarda birikmesiyle ortaya çıkan gelir dağılımındaki büyük eşitsizliğin başat faktörlerinden biri olduğunu belirtmememiz gerekiyor. Diğer bir başat faktör ise AKP’nin kadına ve çocuğa olan yaklaşımını ortaya koyan geleneksel, islami, eril ve cinsiyet eşitliğini reddeden ideolojik yaklaşımıdır. Birbirini ören ve besleyen bu faktörlerin ortaya çıkardığı en önemli komplikasyon, çocuğun üstün yararının korunmasının vakıflar ve cemaatlere devredilmesidir. Cemaat ve vakıfların yoksul emekçi halk kitlelerinin çocuklarını kendilerine eleman devşirecek bir kaynak olarak görmeleri ve AKP hükümetinin de mevcut bu durumumu destekleyen yaklaşımı yaşanan cinsel istismara hem meşru hem de yasal zemin hazırlamıştır. “Çocukların fizyolojik, biyolojik ve moral varlıklarını etkili ve kalıcı olarak etkileyen, bütünsel varlıklarını ve gelişimlerini parçalayan cinsel istismar eylemlerine karşı etkili koruma sağlamada” en büyük görevi üstlenmesi gereken hükümetin/devletin özellikle eğitim sistemi aracığıyla çocukları saldırıyaaçık bir hale getirmesi, cinsel istismara maruz bırakması kabul edilemez bir durumdur.
Çocukların yaygın ve sistemli bir istismara tabi tutulması ideolojik ve politik bir saldırının uzantısıdır. Ekonomik eşitsizliklerin beslediği, eğitim sisteminin belkemiği olan müfredatın akıldan,izandan ve bilimden uzaklaşarak fetihçi bir anlayışla kurgulanmasının en önemli tezahürlerinden biri olan “çocuğu fetheden her şeyi fetheder” mottosunun cemaat ve vakıflar tarafından amentü haline getirilmesidir. Bu amentü, tecavüzü, iktidar ve tahakküm mekanizmalarını tesis etmek için kullanmakta beis görmeyen bir amentüdür.
Devlet ve hükümet yetkilileri meydana gelen vakaları tekil düzlemde ele alıp, ahlakını temize çekemez. Çocukların beden ve ruh sağlığını güvenle emanet edeceğimiz yeni bir toplumsal bakış açısı ülkemizin geleceği açısından son derece kritik bir noktadır.
26 Temmuz 2017