Roboski Katliamının faillerinin bulunmasına ilişkin araştırma önergemiz

Şırnak Milletvekilimiz Aycan İrmez'in, 28 Aralık 2011'de Roboski’de katledilen yurttaşların faillerinin bulunması ve katliamın tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla TBMM Başkanlığı'na sunduğu araştırma önergesi:

GEREKÇE

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar Kürt halkı sayısız trajedi yaşamış ve toplumsal bellekte yüzlerce yıl kalacak olan dramlara maruz kalmıştır. Bunlardan biri de, Şırnak’ın Uludere ilçesinde 28 Aralık 2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 sivilin yaşamını yitirmesidir. Toplumsal hafızaya “Roboski Katliamı” olarak yerleşen olayın cezasız kalması Türkiye hukuk sisteminin hükümet eliyle nasıl bir noktaya sürüklenmiş olduğunun somut örneğidir. Roboski katliamının akabinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, savaş uçaklarınca meydana gelmiş olan bu katliamın Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmayacağını ve bunun ne pahasına olursa olsun aydınlatılacağını söylemişti. Aradan geçen altı yıla karşın bu katliamla ilgili herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Bu süreçte Roboski Katliamının araştırılması için 11 Ocak 2012’de TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kurulmuştur.  23 Mayıs 2012’de dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Sahin, bombardımanın emrini, “Ankara’da Hava Kuvvetleri’nde görüntüleri analiz eden komutanlar”ınverdiğini açıklamıştır. 5 Ağustos 2012’de Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, Wall Street Journal’ın önceki tarihlerde yayınladığı Predatör’lerin de olaydan öncegörüntü̈ aldığını ve görüntülerde köylülerinseçildiği haberini doğrulamıştır. Katliamın yapıldığı 28 Aralık 2011’de Milli Güvenlik Kurulu’nun toplanmış olması, MİT’in katliamdan önce Genel Kurmay’ı bilgilendirmiş olması, olayın emir komuta zinciri içerisinde olduğunun ve  planlı bir şekilde gerçekleştirildiğinin kanıtıdır.

11 Haziran 2013’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Roboski katliamıyla ilgili soruşturma dosyasında kendisinin yetkili ve görevliolmadığına karar vererek dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na yollamıştır. Bunun üzerine, 7 Ocak 2014’te, Roboski'de 34 sivilin bombalanarak öldürülmesiyle ilgili olarak Genelkurmay Askeri Savcılığı ‘takipsizlik’ kararı vermiştir. Gerekçede“TSK personeli TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde, Genelkurmay'ın onayıyla hareket etmiştir”ifadesi yer almıştır.

20 Eylül Temmuz 2015 tarihinde basına sızan belgelerde Roboski katliamı soruşturmasını yürüten Diyarbakır Savcılığı’nın MİT’e “gerçekleri savcılıktan sakladınız” iddiaları yer almıştır.

Roboski katliamında, hukuki olarak geldiğimiz nokta ile ilgili hükümetin ve devletin, toplumsal vicdan ve sağduyudan tamamen uzaklaştığı açıkça ortadadır. 2011’deki katliamın sorumlularının yargılanmaması, yeni katliamlara kapı aralamıştır. Roboski katliamı henüz aydınlatılamamışken ve acısı hala taze iken 29 Mayıs 2016 tarihinde, sınır ticareti yapan Roboskililer üzerine Gülyazı karakolundan obüs atışları yapılmış ve aynı yerde bir katliam daha gerçekleştirilmiştir. İlk katliamda olduğu gibi olay yerine ambulans gönderilmemiş, yaralılar traktörlerle taşınmıştır. Cenazelerin katır sırtında taşındığı görüntüler henüz hafızalardan silinmemişken, aynı bölgede 2 sivil daha öldürülmüştür.

15 Temmuz Darbe girişimi sonrası Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın Roboski katliamını darbecilerin yaptığı yönündeki imaları, Roboski katliamını 2011 yılından bu yana devam eden siyasi ittifaklar çerçevesinde değerlendirme zeminini yaratmıştır.

Ne yazık ki, hükümet Roboski’de meydana gelen cinayetleri araştırmak ve toplum vicdanını rahatlatacak adımlar atmak yerine, Roboski’de katledilenlerin akrabası olan ve HDP Şırnak milletvekili seçilen Ferhat Encü’yücezaevinde rehin almıştır. Bu rehine durumu, 28 Aralık 2011’de yapılan hava harekâtı ile katledilen 34 sivil yurttaşın ölümünün siyaseten bir devamı niteliğindedir.

Roboski’de yaşananlar Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt sorunu ile doğrudan ilgilidir. Katliamın aydınlatılması toplumsal barışın sağlanmasına da katkı sunacaktır. 

Üstü önce gizlilik kararı daha sonra takipsizlik nihayetinde de kavuşturmaya yer olmadığı iddiası ile örtülmeye çalışılmışsa da bu durumun çözümsüzlüğü ülkenin karşı karşıya kalabileceği sosyal ve siyasal riskleri içinde barındırmaktadır. Tam da bu nedenle, Roboski’de yaşananlar ile evrensel bir hukuk anlayışı temel alınarak yüzleşilmesi gerekmektedir. Ayrıca, 28 Aralık günü yaşanan sivillere yönelik güvenlik güçlerinin açıkça ihlaline ilişkin Cenevre Sözleşmesi’nin uluslararası hukuk bağlamında açık hükümleri yer almaktadır. Türkiye’nin bir an önce taraf olması gereken Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) göre olayın çok yönlü bir şekilde soruşturulması da elzemdir.

Roboski katliamına ilişkin verdiğimiz önergelerde “katliam” sözcüğünün “kaba ve yaralayıcı” bulunarak Meclis Başkanlığınca geri gönderilmesi, 34 yurttaşın katledildiği gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Toplumsal uzlaşının, vicdanın ve hukuk devletinin bir gereği olarak Roboski katliamının zaman kaybedilmeksizin aydınlatılması gerekmektedir. Türkiye yakın siyasi tarihinin en önemli katliamlarından biri olan ve ülkenin çok büyük bir kesiminde toplumsal ve vicdani infiale neden olan Roboski katliamının şeffaf ve tarafsız bir şekilde araştırılması hayati bir önem taşımaktadır. Bu kapsamda Roboski’de katledilen yurttaşların faillerinin bulunması ve katliamın tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını ivedilikle talep etmekteyiz.

27 Aralık 2017